Kahve ve Muhteşem Tarihi

Kahve ve Muhteşem Tarihi

Sınav gecelerimin dostu, uykusuz sabahlarımızın kurtarıcısı, yetişmesi gereken sunumlarımızın bel kemiği kahvenin hikâyesine bakalım.

“Kahve sufhi keşişler tarafından keşfedildiğinde kendilerini uyanık tuttuğunu fark ettiler ve uzun dua gecelerinde kahve içtiler. Sonra kahve Yemen’e gitti ve manastırlarda gece ibadetleri sırasında kullanıldı. Ardından Yemen’de kahve yetiştirilmeye başlandı. Osmanlının Yemen’i fethetmesiyle kahve Avrupa’ya yayıldı.” Diye çok kısa anlatabilirdik ama bu değerli gıdanın yolculuğu bu kadar kısa değil. Bir fincan kahve ile sizleri bekliyorum.

 Ana yurdu “Kaffa” şehri olan kahvenin bulunuşu ile ilgili birçok rivayet vardır. Bunlardan en meşhuru olan keçi çobanı Kaldi’nin hikâyesinden bahsetmiştik. Bir diğer rivayet de şöyledir; Mekke yerine Yemen’in Moka limanına varan Şeyh Şazeli Moka Valisinin kızını (orada yaşanan bir salgın hastalığa yakalanmıştır) iyileştiremeyince vali tarafından dağa sürgün edilir. Kendisi ve beraberindekiler uzun bir süre aç kalır. Açlıktan bitap bir halde iken bir çalı bitkisinin kırmızı meyvelerini görür ve su ile pişirip yemek yapmak ister. Yaptığı aslında bir yemek değil bir içecektir. İçeceği tüketenler canlanır ve güç bulurlar. Bu içecek üretilen ilk kahve olarak anılır. Şeyh Şazeli kendini ziyarete gelen ve aslında hasta olan Moka halkına yaptığı içecekten ikram eder. Bu içeceği içen hastalar iyileşmeye başlar. Yani kahve ile iyileşen ilk toplum Moka halkıdır diyebiliriz. Bizim şimdi keyif almak için veya sohbetlerimize eşlik etmesi için tükettiğimiz kahve tarihinde bir halkı salgın hastalıktan kurtarmış. 

Aslında kahve Etiyopya’da ilk bulunduğunda olgunlaşmadan toplanır, kurutulur, kavrulur ve lezzetlendirilip kahve bulamacı yapılırdı. Hatta bu bulamaç uzun yollara giderken ekmek olarak tüketilirdi. Yani kahve içecek haline gelmeden önce ekmekti. Öğütülüp un olarak kullanılan ve ekmek yapılan kahve, dönemin insanları için besleyici bir gıda olmuştur. Kahve ekmeği 500 yıl boyunca tüketilmiş ve yokluk sebebi ile içecek haline gelmiştir. Hayatta kalma içgüdülerimiz çok yüksektir ve bu sayede çok zorlu şartlardan çıkabiliriz. Şeyh Şazeli ve yanındakilerin yaşadığı bu durum kahve ekmeğinin kahve içeceğine dönüşümünü sağlamıştır.

Osmanlı'da Kahve

Kahvenin bulunuşu ile ilgili nasıl birçok rivayet olduğu gibi kahvenin Osmanlıya gelişi içinde bir çok hikaye vardır. En yaygın olanı Kanuni sultan Süleyman döneminde (1520-1566) Yemen Valisi Özdemir Paşa sayesinde saraya gelmesidir. Başka bir rivayete göre de 1555 yılında Halepli iki Tüccarın Tahtakale’de açtığı kahvehane ile yayılmasıdır. Osmanlıda kahve hem sarayda hem de halk arasındaki kahvehanelerde çok fazla ilgi görmüştür. Osmanlı Sarayında kahve yapanlar çok kıymetli görülmeye başlanmış ve bu kişiler kendilerine ait özel bir alana da sahip olmuşlardır. Hatta “Kahveci Başı” adında unvanları vardır. Osmanlı tarihinde Kahveci Başı kıdeminden paşalığa kadar yükselenlerde olmuştur. Kahvenin halka yansıyan yüzü olan kahvehanelerde ise evliyaların sohbet ettiği, şiirlerin okunduğu, satranç ve tavla gibi oyunların oynandığı halkın sosyalleştiği ortamlar oluşmaya başlamıştır. Günümüzdeki kahvehane kültürünün başlangıcı bu dönemdir. Kahvenin Avrupa’ya geçişi ise Osmanlıdaki Venedikli tüccarlar tarafından olmuştur. 1615 yılında Avrupa ile Osmanlı arasında ticaret yapan tüccarlar sayesinde kahve Avrupa’ya yayılmıştır. Kahve İtalya’ya ilk ulaştığında sokaklarda limonata satıcıları tarafından satılmış. Daha sonra kahvecilerde yer almaya başlamıştır. Ancak o dönemde Osmanlının yanı sıra Avrupa’da çok ilgi gören başka bir içecek mevcuttur. Avrupa’da çok sık tüketilen çikolata içeceği ilgisini yavaş yavaş kahveye bırakmasıyla kahve popülerlik kazanmıştır. Kısa zaman içinde kahvecilerde içilen kahve sanatçılar ile öğrencileri, iş insanlarıyla halkı bir araya getirmiş ve farklı ekonomik  gruplardan insanları birleştirmiştir. Elitlikten çıkan kahve birleştirici özeliği ile yayılmaya devam etmiştir. Paris’e 1643’de Londra’ya ise 1651 yıllarınla ulaşmıştır.  Avrupalılar bu birleştirici gücün peşinden gitmek için dünyanın çeşitli yerlerinde kahve yetiştirmek üzere tarım alanları oluşturmuşlardır. Osmanlı’da kahve yetiştirmek için Anadolu’da birçok deneme yapılmış ancak başarısız olunmuştur. Bu sebeple ilk kez 1727’de Brezilya’dan kahve ithal edilmiştir. Günümüzde ise ülkemizde sadece 16 hektarlık bir alanda kahve tarımı yapılmaktadır. Kahve dünya ticaretinde büyük bir öneme sahiptir. Çünkü kahve dünyada Petrolden sonra en büyük ticaret alanına sahip tek gıdadır. Öyle bir gıda düşünün ki dünyada neredeyse üretilen her şeyin içinde olan ve yakıt olarak kullanılan petrol ile yarışsın. Kahve sadece ticari alanda değil  kültürel alanda da önemli bir yeri vardır. Kahve farklı toplum ve kültürlerde farklı imgeler taşır. Çok basit bir örnekle Avrupa insanı için kahve kahvaltıyı temsil ederken biz Türklerde bir fincan kahvenin kırk yıl hatırı vardır.

Hayatımızın her köşesinde kahvenin birleştirici gücünü kullanırız. Bir arkadaşımızla sohbeti bahane etmek için, kız istemelerimizde konuya girmek için, gelen misafirimizle daha fazla vakit geçirmek için bunların hiç biri olmazsa tek başımıza kahve içtiğimizde kendimizle vakit geçirme fırsatını bulmak için. Kendimizi dinleyip özümüzle birleşmek için. Bu kadar güçlü ve kıymetli gıdanın tükettiğimiz haline gelmesinin yolculuğunu öğrendik. Bundan sonra bu gıda ile kazandığımız alışkanlıkları, bize kattığı diğer kültürleri ele alacağız keyifli okumalar..

 

Buse Kurt

Back to blog

Kahvelerimiz